Trabzonspor taraftarları tüm ülkede şampiyonluk kutlaması yaparken bu başarının mimarlarından Trabzonspor Kulüp Başkanı Ahmet Ali Ağaoğlu, o gece sorumluluğunun gereğini yerine getirmenin tarifsiz mutluluğunu ve rahatlığını yaşıyordu. Sohbetimizde, yaşamına dair her şeyi samimiyetle aktaran Ağaoğlu’nun gözleri Trabzonspor adı her geçtiğinde daha bir parladı; O’nun gözlerinde takımının başarısının sevincinden daha fazlası; yeni başarıların müjdesi vardı.
Bu sene müthiş bir şampiyonluk kutlaması izledik. Trabzonspor ve taraftarları, başta Trabzon olmak üzere birçok şehrin sokaklarını şenlik alanına çevirdi; bu başarı en güzel şekilde kutlandı. Mooi Life olarak, bu başarının öyküsünü dinlemek ve şampiyonluğa giden yolda neler yaşandığını duymak için Trabzonspor Kulüp Başkanı Ahmet Ali Ağaoğlu’nun konuğu olduk.
Ağaoğlu tüm misafirperverliği ve nezaketi ile karşıladı bizi. Hem taraftarı hem de başkanı olduğu Trabzonspor’u ve başarısını sıcak sohbeti ile anlattı. Sorularımıza verdiği içten yanıtlar ile sadece Trabzonspor’u değil; okul anılarını, pilotluk macerası ve denizcilik kariyerini tüm samimiyeti ile aktardı.
Ağzından çıkan her Trabzonspor kelimesinde gözleri parlayan; yüreğini, kararlılığını ve sevgisini her daim dile getiren Şampiyon Başkan’ın sıcak sohbetini inanıyoruz ki siz de keyifle okuyacaksanız.
Şampiyon Başkan Ahmet Ali Ağaoğlu… Başarılı, sporla iç içe olmakla birlikte, kariyerinde gemi kaptanlığı, pilotluk, Golf Federasyon Başkanlığı ve Trabzonspor Kulüp Başkanlığı… Sizi bir de sizden dinleyelim… Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Ben 1979, İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi mezunuyum. O zamanki adıyla Güverte Zabitliği, yanılmıyorsam bu zamanki adıyla Güverte ya da Gemi Mühendisliği. Yine o zaman halk arasındaki tabir ile 3. Kaptan. 6 sene gemilerde kaptanlık yaptıktan sonra şimdiki şirketim olan Atlantis Denizciliği kurdum. Pilotluk da ayrı bir süreç. Kendi uçuş sertifikamı aldıktan sonra; o dönem Ukrayna ve Rusya’ya- Türk Hava Yolları yanılmıyorsam 80’lerin sonuna doğru bu ülkelere seferlere başladı- uçmaya başladım. En son 8 sene önce uçtum. Trabzonspor Başkanlığım ile birlikte; sosyal hayattan biraz uzaklaşmam gerekti. Trabzonspor’da ilk yöneticiliğim 1990’ların sonunda başladı. Başlangıçtan bugüne Trabzonspor’da 32 senelik bir sürecim var. 1996 yılında Türkiye Golf Federasyonu’nu kurduk, 2000 yılında da Golf Federasyonu Başkanı oldum. Başkanlığım 2021 Kasım ayına kadar devam etti. Aynı zamanda da 2008’den bu yana, Türkiye Milli Paralimpik Komitesi yöneticiliğini, dönem dönem de 2.Başkanlığını yapıyorum. Kendi işime ancak üçte bir zaman ayırabiliyorum.
Golf ve Futbol… İsimleri çok yan yana anılmasa da sizin kariyerinizde büyük yer kaplayan iki spor dalı. Neden golf, neden futbol? Ve aradaki geçiş nasıl oldu? Hangisinde oyuncu olarak daha başarılısınız?
Bizim bu yaşımızda oynayabileceğimiz futbol, herhalde karikatür dergilerine malzeme olur. 🙂 Golfun şöyle bir özelliği var; 7 yaşında da olsa 100 yaşında da olsa, her yaş grubu tarafından cinsiyet farkı gözetmeksizin, toplumun her sosyal kesimi tarafından oynanabilir. Ama bizim ülkemizde nedense sadece üst gelir grubuna hitap eden bir spor dalı gibi görülüyor; gerçekte öyle değil. Golf ile profesyonel ilgilenen ve bu spor dalından para kazanan oyunculara baktığımızda çoğunun dar gelirli ailelerin çocukları olduğunu görüyoruz. Yaşınız kaç olursa olsun, sağlığınız el verdiği sürece çok rahatlıkla oynayabileceğiniz az spor grubundan birisi. Futbol öyle değil ama. Çok daha fazla performans gerektiren ve fizik gücüne ihtiyaç duyan bir spor. Profesyonel golfçülere baktığınızda 70 yaşına kadar bu alanda var olabildiklerini görüyoruz. Ama şu an dünyanın en iyi futbolcularına baktığımızda; Ronaldo, Messi gibi isimlerin bile futbolda profesyonel anlamda var olabilmeleri en fazla 35-40 yaşına kadar mümkün.
Golf ülkemizde çok rağbet gören spor dallarından değil. Ama siz bu alanda da vizyoner bir bakış açısı ile çok başarılı işlere imza attınız… Golf neden ülkemizde tercih edilmiyor sizce? Zamanla daha çok ilgi görmesi için neler yapmak gerek?
Golfun en önemli özelliklerinden birisi 4 – 4,5 saatlik bir zaman dilimine ihtiyacınız var ve konsantrasyonunuzun hiç azalmaması gerekiyor. Diğer bir değişle çok ciddi sabır gerektiriyor. Diğer spor dalları ile kıyaslandığında mental yönden daha ağır basıyor. Benim tespitim, biz pek fazla sabırlı bir toplum değiliz. Golfu öğrenmek, oynayabilecek bir düzeye gelebilmek için baya bir zamana ihtiyacınız var. Bugün başladım, yarın sahaya çıkabilirim diyebileceğiniz bir spor değil. Bu süreç oyuncusuna, oyuncunun yeteneğine göre 3-6-9 ay bazen 1 seneye kadar uzayabiliyor. Biz bu kadar sabır gösterebilecek bir profile sahip değiliz. En önemli faktörlerden birisi bu.
Diğer taraftan da futbolun domine etmeye müsait bir spor yapısı var. Profesyonel anlamda dünyanın en çok kazanan sporcuları profesyonel golfçülerse olsa da gençlerimiz futboldan çok daha fazla para kazanacaklarına inanıyorlar. Diğer taraftan da golf oynayabilmek için golf sahalarına ihtiyaç var. Ülkemizde böyle yaygın bir alt yapıya sahip değiliz. Diğer önemli faktörlerden birisi bu. 5-6 çocuk bir araya geldiğinde sokak arasında bile futbol oynayabilirler. Çocukluktan itibaren futbolla büyüyoruz.
Ve Trabzonspor Kulüp Başkanlığı… Tüyler diken diken, gözyaşı, eğlence ve gururun hâkim olduğu, birlik beraberlik içinde çok güzel bir şampiyonluk… Bir de sizden dinleyelim o geceyi…
Benim hissettiklerim, o geceyi yaşayan, izleyen taraftarlardan çok farklıydı işin doğrusu. Ben onlar kadar eğlenemedim desem, yanlış olmaz. O sorumluluğu yüklenmiş bir insan olarak sadece o geceyi yaşamıyorsunuz. Bu bir süreç işi… Yaklaşık 4 yıllık bir planlama; yönetim kurulu üyelerimle çok özverili ve sıkıntılı yaşadığınız bir dönemin sonunda gerçekleşen bir şampiyonluk. Onun hikayesini, o süreci birebir yaşadığınız zaman böyle bir sonuç bekliyorsunuz zaten. Burada beklenenin malumu gibi bir şey oldu. O gece benim yaşadığım en önemli şey; yıllardır böyle bir şampiyonluğu bekleyen, bıkmadan usanmadan aidiyet duygusu ile her daim takımını destekleyen, bu geceyi bekleyen taraftarın beklentisini gerçekleştirmiş olmanın mutluluğu ve gururuydu. Bir anlamda şu; onu gerçekleştirmenin sorumluluğunu üzerine almanın ve o sorumluluğun gereğini yerine getirmiş olmanın tarifsiz mutluluğu, rahatlığı vardı.
Yaklaşık 4 yıllık bir planlama; çok özverili ve sıkıntılı yaşadığınız bir dönemin sonunda gerçekleşen bir şampiyonluk. Onun hikayesini, o süreci birebir yaşadığınız zaman böyle bir sonuç bekliyorsunuz zaten. Burada beklenenin malumu gibi bir şey oldu.
Şampiyon olduk her şey bitti diye bir şey yok. O şampiyonluktan sonra bizleri yöneticiler olarak nelerin beklediğini çok iyi bildiğim için ertesi gün bizim için hayat yeniden başladı. Taraftarlarımız kutlamalara devam ediyorlar, bu onların en tabii hakkı. Burada en önemli olan şey onların bu beklentilerine cevap vermemiz.
Trabzonspor gelecek yıllarda nasıl bir başarı sergileyecek sizce? Bu yılki başarı motivasyonu, takımı yeniden şampiyonluğa taşıma noktasında nasıl bir etki sağlayabilir?
Şimdi yakalanmış bir başarı, elde edilmiş bir şampiyonluk var. Bu tesadüf eseri kazanılmış bir başarı değil. Ciddi bir planlama, ciddi bir emek ve ciddi bir takım konsantrasyonu var. Burada elde edilmiş en önemli şeylerden birisi; mevcut kadromuzu hemen hemen muhafaza ettik. Şu ana kadar da transferlerle kadroyu daha da güçlendirdik. Özellikle takım sporlarında istikrar her şeyden daha önemli. Abdullah hoca ile devam ediyoruz, aynı kadro ile kadromuzu daha da güçlendirerek devam ediyoruz. Burada tabii ki süreç içerisinde birtakım olumsuzluklarla karşılaşabilir, birtakım sorunlar yaşayabiliriz. Her şey yolunda gittiği takdirde, bu istikrarı devam ettirebilirsek; Trabzonspor önümüzdeki sene ve takip eden yıllarda da şampiyonluğun en önemli adaylarından, favorilerinden birisi. İstatistikler bunu gösteriyor. Tabii gerçekler her zaman istatistiklerle ölçülemeyebiliyor. Yönetici olarak öncelikli görevimiz olabilecek olumsuzlukları, takıma sirayet etmeden ortadan kaldırabilmek. Bunu da başardığımız takdirde Trabzonspor şampiyonluğun en önemli favorilerinden birisi olacak.
Üzerinizde çok çok büyük sorumluluk var. Milyonlarca taraftar camiası takımının başarısını bekliyor ve bu üzerinizde çok büyük bir baskı oluşturuyor. Bu kolay taşınabilecek bir şey değil.
Çok ciddi bir mesai… Kendi aileniz dışında, kulüp de büyük bir aile. Başkanlığın en zor ve en keyifli tarafı nedir sizce?
Neresinden bakarsanız bakın, başkan olmanın her yönü zor. Tabii bir de taraftarı olduğunuz bir kulübün başkanlığını yapıyorsanız. Mesela kendi işimle kıyaslayacak olursam; kendi işimde yaşadığım bir olumsuzluk bende öyle duygusal bir çöküntü falan yaratmıyor; işin doğrusu bu. Bugün kaybedersiniz, yarın kazanırsınız. O seneyi zararla kapatırsınız ama önünüzde yıllar var yine aynı şekilde kazanma şansına sahipsiniz…
Ama taraftarı olduğunuz bir kulübün başkanlığını yaptığınız zaman durum daha farklı oluyor. Dışarıya yansıtmamaya çalışıyorum ama mesela puan kaybettiğimizde o beni ciddi şekilde etkiliyor; bazen şanssızlığa, bazen çok farklı performans beklediğiniz oyuncuların performans düşüklüğüne bağlıyorsunuz. Üzerinizde çok çok büyük sorumluluk var. Milyonlarca taraftar camiası takımının başarısını bekliyor ve bu üzerinizde çok büyük bir baskı oluşturuyor. Bu kolay taşınabilecek bir şey değil. Aynı zamanda gönül verdiğim, taraftarı olduğum bir kulübün başkanı olduğum için hem o hissiyat hem de o sorumluluk duygusu iç içe. Diğer taraftan işin ekonomik ve idari boyutları da var. Toplum algısını çok iyi yönetmeniz lazım.
Sizi biraz Kabataş Erkek Lisesi yıllarına götürelim. Ali Ağaoğlu ile birlikte aynı lisede okudunuz ve bir akrabalığınız yok. Kabataş Erkek Lisesi yıllarından unutamadığınız bir anınız var mı?
Çok ilginçtir, 1970’den başlayan sürekli olarak Ali ile karıştırılma olayımız var. O yıllarda bizim Kabataş Erkek Lisesi’nde yayın odası diye bir oda vardı, anonslar sürekli bu odadan edilirdi. Benim ismim Ahmet Ali olmasına rağmen Ahmet ismi hiç kullanılmadı; ailemde de okulda da. İstanbul’a geldiğimde ise okulda ilk ismin kullanılmadığını hep ikinci ismin kullanıldığını söylediler.
“Ali Ağaoğlu yayın odasına geliniz”, anonsunu duyduğumuz zaman bir koridordan ben diğer koridordan Ali koşarak gelirdik; hangimizi ve neden çağırdıklarını bilmeden.
Allah’tan ikimiz de o yıllarda başarısız öğrencilerdik de birbirimize hakkımız geçmedi. Birimiz başarılı, birimiz başarısız olsaydık o da karıştırılırdı yine. Okuldan mezun olduktan sonra üniversite, ardından iş; malum denizcilik, işim gereği uzun süre bulunduğum yerden, sosyal hayattan ayrı kaldım. O aralar irtibatı koparmıştık. Yıllar sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bir gecesinde karşılaştık. Farklı sektörlerde olmamıza rağmen ismimiz dönem dönem karıştırılmaya devam etti.
Spor ile ilgili yeni projeleriniz var mı? Geleceğe dair neler söylersiniz?
Spor ile ilgili tüm projeler Trabzonspor ile alakalı. Futbol Trabzon’da çok farklı bir olgu. Futbolu o coğrafyanın sporu olarak nitelendirirsek yanlış olmaz. O coğrafyada her erkek çocuk bir futbolcu olarak doğuyor, bu kesin. Bu coğrafyada doğan çocukların DNA’sında bu var. Önümüzdeki yıllarda en fazla çaba göstereceğimiz konuların başında bu potansiyeli aktif, efektif bir hale getirmek var. Bugün biz, belki Türkiye’nin en modern iki-üç futbol altyapı tesislerinden birine sahibiz. Ve altyapıyı da en efektif olarak kullanan iki-üç kulüpten birisiyiz. Ama tabii bu yeterli değil.
Şu an Trabzon’da futbol aynı zamanda bir endüstri; kültür, sanat, turizm kısaca her şey. O altyapıyı efektif bir hale getirdiğimiz takdirde ülke ekonomisine çok büyük katkı sağlayacağız. Bu hayalperest bir beklenti değil, bir realite.
Ama yaşadığımız bazı olumsuzluklardan dolayı istediğimiz ivmeyi yakalayamadık. Pandemi sürecinde altyapı faaliyetlerimize 1,5 yıl gibi ara vermek zorunda kaldık. Bu dönemde çok sayıda sporcu kaybettik. Özellikle gelişim çağında olan oyuncular; mesela 15 yaşında ama 17 yaşına kadar ara veriyor. İşte bu arada hem fiziksel hem de performans açısından çok şey kaybediyor. En önemli projelerimizden biri bu. Diğeri de yakaladığımız ivmeyi istikrarlı bir şekilde devam ettirmek. Onun için de sürekli olarak Abdullah hocayla ve yönetimimizle plan, program yapıyor; proje üretiyoruz.
Hedeflediğiniz zaman, bazı faktörlerin de bir araya gelmesi ile başarıyı yakalayabiliyorsunuz. Ama işte onun sürdürülebilir olması gerekiyor. O başarıyı yakalamak için ortaya koyduğunuz çabanın çok daha fazlasını ortaya koymak zorundasınız. Çok daha fazla çalışmak zorundasınız. Gelmiş olduğunuz yerin bir adım önüne gidemiyorsanız, arkada sarf etmiş olduğunuz emeğin hiçbir önemi kalmayabiliyor. O nedenle hep bir adım ileri diyoruz. Sportif planlama, kadro planlaması gibi tüm aşamaları çok dikkatli planlayıp, programlayıp uygulamaya koymanız lazım. Yoksa başarıyı sadece bir kez yakalamış olursunuz. İşte bunu bir adım ileriye taşıyamazsak yaşadığımız şampiyonluk sadece müzedeki bir kupadan ibaret kalır. Bu da benim spor anlayışımla, spora bakış açımla, benim hayal ettiğim Trabzonspor’un gerçekleri ile hiç örtüşmüyor.