İfadelerinden mimiğine, ses tonundan duruşuna kadar her yönüyle mütevazılık timsali olan Mehmet Ali Durak, renkli ve sosyal kişiliği ile tanınan bir Ünyeli. Kendisi, her ne kadar tevazu gösterip bunu dillendirmekten uzak kalmaya çalışsa da; ticaretten spora, sağlıktan amatör olarak ilgi duyduğu müziğe kadar birçok alanda başarılı… Durak, dost muhabbeti sıcaklığında geçen uzun ve keyifli söyleşimizde tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Ünye’de tanınan bir isimsiniz; kısaca anlatmasını istesek Mehmet Ali Durak kendisini nasıl anlatır? Bugün geldiği noktayı nasıl değerlendirir?
Ailem Ünye’de bilinen bir aile olduğu için şanslı biri olarak dünyaya geldim. Bugün geldiğim noktayı da aslında çok ileri bir nokta olarak görmüyorum. Henüz 33 yaşındayım ve gidilebilecek daha çok yolum var diye düşünüyorum.
Üniversite ve İstanbul’da bir süre çalıştıktan sonra memlekete dönüğümde gerek bazı sosyal projeler gerekse Ünye Spor başkanlığı gibi kıymetli pozisyonlarda buldum kendimi. Aslında bu benim çabam ile değil daha çok bana duyulan güven sonucu gösterilen bir teveccühtü. O nedenle bugün geldiğim noktayı çok da kendi başarım olarak değerlendirmiyorum; ama bundan sonrası için güzel planlarım var.10 yıl sonra bu soruya çok daha ayağı yere basan cevaplar vereceğimi biliyorum.
Küçük yaşlardan itibaren sporla ilgilendiğinizi biliyoruz. Basketbol ile başlayan spor hayatınız futbolla devam ediyor. Sporda sizi çeken nedir?
Üniversiteye gidene kadar, 12 sene boyunca Ünye’de bulunduğum bütün okullarda basketbol oynadım. Spor bence gelişim çağındaki çocuklarda çok etkili bir aktivite. Sporun fiziki ve mental gelişim açısından etkili olduğunu düşündüğüm kadar takım sporlarının ekstradan sosyalliğin gelişmesinde de çok büyük katkı sunduğunu düşünüyorum. Kendim yapabildiğim kadar spor yaptım, gençlere ve çocuklara da onların yapabileceği ortamlar sağlamaya çalıştım. Bu sadece Mehmet Ali Durak ile başlayan bir şey de değil, Durak ailesi olarak bunu yapmaya çalıştık. Profesyonel olarak değil ancak amatör olarak dışarıdan verdiğimiz desteklerle bunu hep yaptık.
15 yıldır Beşiktaş Jimnastik Kulübü kongre üyesiyim. Ünye’ye dönünce, yıllarca tribünden desteklediğimiz Ünye Spora da katkı sağlamam gerekiyordu. Profesyonel yöneticiliğe Ünye Gücü FK ile başladım. Şu anda Kadın Futbol Takımı ve voleybol takımları profesyonel 2.Lig’de oynuyorlar. Ünye Spor ekibinin çoğu bileşeni arkadaşım, dostum; aynı ekibin uzantısı. Yani spor ile başlayan sonra profesyonel yöneticiliğe dönüşen hikayemiz böyle başladı. Geçen sene bizi çok üzen gelişmeler olsa da bu sene bizi geliştiren, tecrübe sahibi yapan bir sezon geçirdik.
Sporun fiziki ve mental gelişim açısından etkili olduğunu düşündüğüm kadar takım sporlarının ekstradan sosyalliğin gelişmesinde de çok büyük katkı sunduğunu düşünüyorum.
Ailenizde sizin dışınızda sporla ilgilenen var mı? Spora yönelmenizde sizi teşvik eden ya da örnek aldığınız biri oldu mu?
Kuzenim Kadir Durak, Ünye Spor’un efsane kalecilerinden biriydi. Ama üniversite ve spor arasında seçim yapmak zorunda kaldı. Babam çok eskiden futbol oynardı. Hatta efsane Ünye Spor zamanı var 90/91 sezonu; babam o zaman asbaşkandı. Ve Ünye Spor da o zaman 2.Lig’e çıkmıştı ve İsmail Hakkı Kara başkanlığında zirveyi zorluyorlardı. Aslına bakarsanız ailemizin spora her zaman bir yakınlığı ve yatkınlığı oldu. Bu işlerin içinde hiç olmayan da her hafta sonu mutlaka maç izler.
Durak Fındık, Ünye Spor Kulübü Başkanlığı, Çakırtepe Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanlığı gibi pozisyonlar oldukça zamanınızı alıyor olmalı. Başka uğraşlara zaman bulabiliyor musunuz? Ya da yeni, başka girişimleriniz, projeleriniz var mı?
Ben Durak Fındık’ın içine doğdum; üniversiteye gidene kadar da yaz-kış Durak Fındık’ta bulundum. Üniversitedeyken de yazları dükkandaydık -eskiden dükkan diyorduk, şimdi fabrika-. Farklı sektörlerde yer alıp para kazanmışlığım da oldu ama bizim ana işimiz hep fındık oldu. Biz fındıkçıyız; bu konuda keskin çizgimiz var. Fındık memlekete çok büyük katkı sağlayan bir kaynak. Bizim yaptığımız ticaretin yüzde 55-60’dan fazlası ihracat ve ülkeye direkt girdi sağlıyoruz.
Ünye Spora gelince; abilerimizin emek verdiği ve yıllarca desteklemek için maçlara gidip gelirken bu uğurda canlar verilmiş bir oluşum. Geçen sene pandemi şartları amatör futbolu çok yormaya başlamıştı. Biz de bu anlamda Ünye gençliği olarak destek olalım istedik. Açıkçası bunu bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyoruz. Eskiden Ünye Spor ruhu diye bir şey vardı; mesela maç zamanı yollar yeşil beyaz olurdu. Amacımız yine Ünye’yi o çatı altında birleştirmek. Takımda 25 futbolcu varsa bunun en az 5’inin Ünye’den olmasını arzuluyoruz. Bu zorunluluk değil tabi ama bu alanda yetenekli olanlar kendisine yer bulsun istiyoruz. Bizim amacımız; söz konusu olan Ünye Spor ise Ünye’den de gençler olabilsin.
Çakırtepe Hastanesi’ne gelince; kurulduğu günden itibaren Durak Fındık ‘ın da ortağı olduğu bir kurum. Ama bugüne kadar yönetimde bulunmamıştık, çünkü ortaklarımız sağlık sektöründen kişilerdi. 1 Haziran’dan itibaren yönetimde yerimizi aldık; hedefimiz daha kurumsal bir yapıya bürünmek. Sistemi oturttuktan sonra burası kendisini götürebilecek yapıya sahip bir sağlık kurumu olacak.
Şu anda burada olmaktan çok büyük keyif alıyorum. Çok bilgi sahibi olmadığım bir sektör, her gün yeni bir şey öğreniyorum. Burası hissiyatı çok yüksek bir yer. Daha önce iki yıl Danone Avrupa Yakası Bölge Müdürlüğünde şef olarak çalıştım, Durak Fındık zaten hep hayatımdaydı, Ünye Spor yöneticiliği bir yıldır hayatımda ama kimse bana teşekkür etmek için çiçek getirmemişti. Burada “Anneme iyi baktınız”, “Oğlumu iyileştirdiniz, teşekkür ederiz” diyerek çiçek getiriyorlar o nedenle buranın hissiyatı çok yüksek. Ben bu çiçeği tüm doktorlarımız adına kabul ediyorum. Her bir hastamızı özveri ile sağlığına kavuşması için çabalayan, birlikte çalıştığımız çok iyi doktorlarımız, sağlık çalışanlarımız var. Biz sadece yönetim olarak en verimli çalışma ortamını oluşturmaya çalışıyoruz. Burayı hiçbir zaman ticarethane olarak görmedik, burası Ünye’ye sunduğumuz bir hizmet.
Bu yoğunlukta bütün eforumu mevcut işlere ve projelere kullanıyorum. Onun dışında boş vakitlerimi eşim ile geçiriyorum. Daha yeni evli sayılırız, 2019 yılında evlendik. Son 1 yılda iş yoğunluğundan dolayı çok fazla vakit geçiremedik. Yeri gelmişken buradan kendisine çok teşekkür ediyorum anlayış gösterdiği için. Benim için aile çok önemlidir. Eşim, ailem, ablalarım, arkadaşlarım… Arta kalan vakitlerimi onlara ayırıyorum.
Sizinle birlikte Ünye Spora yeni bir enerji geldi. Biraz yöneticiliğinizden ve bu kulüp için hedeflerinizden bahsetmenizi istesek neler söylersiniz?
Hayalci değiliz ama Ünye Spora yönelik ayağı yere basan hedeflerimiz var. Elbette gözümüz en yüksekte, Ünye Sporu inşallah hep birlikte en iyi yerlere getireceğiz. Tüm bunların yanında burası futbolcu fabrikası olsun, buradan da futbolcular çıksın istiyoruz. Çünkü bu havzaya güveniyoruz. Buradan çok iyi futbolcular çıktı, hala da var. Doğru planlamalar, doğru eğitimlerle çok iyi sporcular yetişebilir. Ünye Gücü FK voleybol kız takımında, 1.Ligden istenen sporcularımız var. Bizim amacımız gençliğe başka bir kanal açabilmek, başka bir hedef sunabilmek. İnşallah başarabiliyoruzdur. Bu sene statları dolduracağımıza inanıyorum. Geçen seneye göre daha farklı bir sezon olacağını söylemek mümkün. Aslında burada kurguladığımız her şey memlekete hizmet edebilmek. Çünkü Ünye Spor senelerce yanlış yönetimler, yanlış kararlarla memleketin önünde engel olarak gösterildi. Bazı başkanlar Hükümet Caddesine çıktığında, bizden bir şey istenmesin diye esnaf kepenk kapatıyordu. Biz geçen sene çok zor bir süreçte yönetime geldik ve kimseden hiçbir şey istemedik. Kendi çabalarımız, yönetimin çabaları ve mülki amirlerimizden gelen destek ile bir şeyler yapmaya çalıştık. ‘Ben Ünye Spor başkanlığını çok iyi yaparım, benden iyi kimse yapamaz’ diye bir iddiam yok. Ama Ünye Spor için çok özverili çalışıyorum. Sadece maddiyat değil, işin daha ağır tarafı manevi tarafı. Ailemize ayıracağımız vakitten feragat ederek bu işi yapmaya çalışıyoruz. İnsanların da bu konuda biraz empati yapıp daha özveri ile yanımızda olmasını istiyoruz. Sağ olsunlar o teveccühü görebiliyoruz da.
Futbolda başarıda finansmanın etkisi nedir? Başarıyı artıracak etkenler nelerdir?
Kesinlikle söyleyebilirim ki; sadece para ile olan bir şey değil ama maalesef parasız da hiç olmuyor. Şöyle söyleyeyim; astronomik rakamlara transfer yapmasanız bile bir takımın sahaya çıkacak formasını yaptırmak bile bir maliyet. Sadece futbol için konuşmamak lazım. Hayatta da bu böyle; para belki en önemlisi değil ama önemli bir enstrüman. Şükürler olsun hayatımın merkezine parayı hiç koymadım ama para olmazsa da Ünye Spor olmuyor. Takımda teknik ekiple birlikte 30 kişi var. Dolayısıyla tesiste rutin dönen bir maliyet söz konusu. Ancak “parayı koyacağız, şampiyon olacağız” gibi bir durum da olamaz. Şampiyon olan takımlardan çok daha üst bütçelerle kurulmuş takımlar var. En pahalı dört takım 3.Lige çıkamadı geçen sene. Takım olabilmek, ekip ruhu ile mümkün ve o atmosferi koruyabilmek çok önemli. Ben bu işin sadece finansman odaklı olduğunu düşünmüyorum ama finansman da önemli kuşkusuz. Bu iş sadece para ile olsaydı Fenerbahçe’nin hep şampiyon olması gerekirdi; ama daha düşük bütçe ile kurulan Beşiktaş şampiyon oldu mesela.
Çok kötü örnek olmak istemem ama ben çok çalışkan biri değilim ama verimli çalışırım. Bir konu sonuca bağlanacaksa; uzun zaman üzerinde düşünerek değil de daha kısa, daha öz, kendini vererek çalışıldığı zaman başarıya ulaşılabildiğini düşünüyorum.
Başarınızı, yeteneğinize mi çok çalışmanıza mı borçlusunuz?
Çok kötü örnek olmak istemem ama ben çok çalışkan biri değilim ama verimli çalışırım. Bir konu sonuca bağlanacaksa; uzun zaman üzerinde düşünerek değil de daha kısa, daha öz, kendini vererek çalışıldığı zaman başarıya ulaşılabildiğini düşünüyorum.
Çok başarılı insanlar tanıyorum, onların başarılarını gördükten sonra kendime başarılı demeye içim el vermiyor. Çünkü ben 4-5 seneden beri ticaretin bir fiil içinde olan biriyim.
Bana “başarınız ne?” diye sorarsanız, benim başarım sosyal olabilmek. Yaz okulu için İngiltere’ye gittiğimde üçüncü saatte arkadaş bulmuştum kendime. Yani benim en büyük başarım bu. Neticede sosyal olabilmek iş hayatının önemli dinamiklerinden; bunun avantajlarını iş hayatıma aktarabiliyorum.
Mehmet Ali Durak’ın bundan sonrası için hayalleri nelerdir? Bugün bulunduğunuz bu konumda olmasaydınız; nerede olmak ve ne yapmak isterdiniz?
Benim eskiden en büyük hayallerimden biri hukuk okuyup, avukat olmaktı. Ama sonrasında, avukat olan eşimden bu mesleğin ne kadar zor bir meslek olduğunu gördüm; zaten olmazmış diyorum.
Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde eğitim gördüm. Okula girdikten sonra Mimarlık Fakültesi’nin güzel etkinlikleri de etkilemişti beni; tasarımlar, maketler… Mimarlığa da okuldayken gönlüm kaymıştı ama şu anda da yaptığım işlerden çok memnunum. Doğru yerde olduğumu düşünüyorum.
Biraz da iş yaşamı dışındaki Mehmet Ali Durak’ı tanıyalım… Bilinmeyen yönleri ile Mehmet Ali Durak kimdir diye sorsak; mesela sosyal hayatı nasıldır, hobileri var mıdır?
Önceden çok daha fazla hobi sahibiydim; puzzle yapmayı çok severdim, müziğe hala çok meraklıyım. Çaldığım enstrümanlar var ama canlı performanslar dinlemeyi de çok seviyorum. Konser dinlemeye yurtdışına gitmişliğim bile vardır. Üniversitede okurken daha çok vaktimiz oluyordu tabii. Özellikle elektronik müziği çok seviyorum. Mandolinle başlayan bir enstrüman yolculuğum var, ud ve gitar da çaldım. Elimden geldiğince Turntable çalmaya çalışırım. Ama en keyif aldığım hobim ailem ve arkadaşlarımla vakit geçirmek. Çünkü sosyallikten beslenen bir yapım var. Sohbet etmek, beraber bir şeyler içmek bana keyif veriyor.
Vakit bulabildiğim kadar da basket ve futbol oynamaya çalışıyorum. Ama bu aralar yoğunluktan pek olanak yaratamıyorum. Bunların dışında sosyal sorumluluk projeleri de zamanımı alıyor. Mesela Durak Fındık olarak hayata geçirdiğimiz ‘Her Çocuk Bir Dünya’ projesi var. Mevsimlik tarım işçileri çocuklarının, daha iyi ortamlarda yetiştirilebilmeleri için gerçekleştirdiğimiz bu projede çocuklarla vakit geçirmekten çok büyük keyif alıyorum. Bunlar beni besliyor.
Durak Fındık olarak hayata geçirdiğimiz ‘Her Çocuk Bir Dünya’ projesi var. Mevsimlik tarım işçileri çocuklarının, daha iyi ortamlarda yetiştirilebilmeleri için gerçekleştirdiğimiz bu projede çocuklarla vakit geçirmekten çok büyük keyif alıyorum.
Dijital dünya ile aranız nasıl? Bugünün dijital dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijital dünya ile aram oldukça iyi. Bunda babamın katkısı büyük, bizi çok küçük yaştan itibaren bilgisayar ile tanıştırdı ve “bozduğunuz zaman hoşuma gidecek” demişti; çünkü bir şeyi kurcalarsan bozarsın. 2021 yılındayız… “Dijital yaşama ben uzağım” diyen bir kişinin çok fazla ilerlemesi mümkün değil. Hiç mağazası olmayan kişilerin/markaların online mağaza üzerinden satışları olduğunu görüyorsunuz. Bunları takip edemediğiniz, bu sürece ayak uyduramadığınız zaman oyunun dışında kalacağınız bir dönemde yaşıyoruz. Bu yüzden elimden geldiği kadar dijitalin içinde olmaya çalışıyorum. Bünyesinde bulunduğum şirketlerin sosyal medya taraflarını daha iyi kullanmaya ve aktif olmasına gayret ediyorum.
İş dünyasından ve spor camiasından takip ettiğiniz ya da ilginizi çeken isimler var mı?
İş dünyasında önceden Hüsnü Özyeğin’i takip ederdim, şimdi oğlu Murat Özyeğin’i de takip ediyorum. İş dünyasına eğitim veren hocaları da yakın markajıma aldım; Serdar Kuzuoğlu, Özgür Demirtaş bunlardan ikisi. Başarılı olan insanları takip etmeye ve hayatlarına bakmaya çalışıyorum.
Eşinizle nasıl tanıştınız? 🙂
İkimiz de Ünye Anadolu Öğretmen Lisesi mezunuyuz. Tanışmamız oradan başlıyor ama ilişkimizin bu sürece evrilmesi çok daha sonralarında oldu. Üniversite döneminde de ara sıra görüşüyorduk. Benim çabalarım da oluyordu açıkçası, ama olmadı, olmadı… Demek belirli bir zamanı varmış, kader… Üniversiteler bittikten seneler sonra yeniden görüşmeye başlayıp sonucunda buraya kadar gelmiş olduk. Ve sonucunda mutlu bir evlilik yaptık.
Akşam yemekleri ya da arkadaşlarınızla buluşmak için Ünye’de hangi mekanları tercih ediyorsunuz? Müdavimi olduğunuz mekanlar var mıdır?
Eşimin eli çok lezzetli, çok güzel yemekler yapıyor. Arkadaşlarımızı evimizde ağırladığımız, ev ortamında keyifle vakit geçirdiğimiz zamanlar daha çok oluyor. Ama Ünye’de dışarıda yemek yiyeceksek; Atik Otel, Küçük Ev, arada Çiftlik Kafe… Çarşı tarafındaysak Gloria Jeans uğrak yerlerimizden. Hem mekan hem de kahveleri çok güzel. Bir de Yüzüncü Yıl var. Atatürk’ün doğumunun 100.yılında açıldığı için de ismi Yüzüncü Yıl’dır. Benim çok sevdiğim amcamdır işletmecisi. Orada beraber büyüdük, benim için ayrı bir değeri vardır.
“Vazgeçemem dediğiniz üç şey nedir?” diye sorsak…
Kahve seviyorum, fındık çok seviyorum; yemek yemeyi de çok seviyorum. Spesifik bir şeye indirgersek mesela patates kızartması ve tostla hayatımı geçirebilirim. Yemek konusunda da hassasiyetim var. Fındık, kahve ve yemek diye bu üçlüyü sıralayabiliriz.
Unutamadığınız bir anınızı sorsak; en komik ya da en heyecan verici anınız nedir?
Gülmekten gözlerimden yaş geldiği zamanlar çok oldu şükürler olsun. Arkadaşlarım eğlenceli olduğumu söyler, beraber çok anılarımız vardır.
Çok gururlandığım, çok iyi hissettiğim anlar da var. Mesela Durak Fındık; iş hacmi çok yüksek bir şirket. Durak Fındık’ın yaptığı ciro ya da girdiği sıralamadansa benim için ‘Her Çocuk Bir Dünya’ projesi çok önemli; beni hep gururlandırmış, daha iyi hissettirmiştir. Çocuklarla orada yaşadığım bazı durumlar var, bunu da çok anlatmak istemiyorum burada ama onlarla yaşadığım bu diyalogları unutamıyorum. O diyaloglar hep aklımda ve o anları düşündükçe motive oluyorum.
Hayatta kendinize “motto” olarak belirlediğiniz bir cümle ya da bir felsefeniz var mı?
Get up, stand up, don’t give up the fight !
Her ne kadar dışarıdan insanlar baktığında, ‘hayatı bizimkinden kolay olmuştur’ gibi düşünseler de hayat dediğiniz şey böyle bir şey değil aslında. Herkesin bir yolu var ve bu yolda her zaman maddi şeyler sizin bu yolu kolay geçmenizi sağlamıyor. Allah’a şükürler olsun; maddi manevi, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan bir çocukluk ve gençlik geçirdim, geçiriyorum.
Ama motto olarak derseniz; insanın hiçbir zaman mücadeleyi bırakmaması gerektiğine inanıyorum. Mücadele ederken kaybetmiş olmuyorsunuz, asıl mücadeleyi bıraktığınız zaman kaybediyorsunuz. Mücadeleyi bırakmayan ve kazanan çok insan gördüm, birçok başarı hikayesi dinledim. Ve bu ısrarcılık beni motive ediyor.
Peki son soru: Mehmet Ali Durak’ın, yeni mezunlara ya da mezun olacak gençlere tavsiyesi ne olur?
Mezun olup, diploma almak sizi iş hayatında bir noktaya taşımıyor. Çünkü elinde diploması olan nice insan var. Tavsiyem; yapmak istedikleri işleri çok iyi öğrenmeleri ve hiç gocunmadan o işin her tarafında bulunmaları…
Diploma sahibi olmak değil de işi iyi öğrenmek, kendi donanımını kazanmak çok önemli. Mesela fotoğrafçı olacaklarsa, eğitimini almak yanında eline makinaları alıp sokaklarda fotoğraf çekerek kendini yetiştirebileceğini bilmeli. İşin pratik tarafı daha donatıcı.
Ben bu süreçte iş ve/veya maaş beğenmemek gibi şeyler görüyorum. Yeni mezunlarda diplomanın çok daha önemli olmadığını işverenler de çok iyi biliyor. Teklif edilen yerden başladıkları zaman, kendilerini gösterirlerse işverenler bunu göz ardı etmiyor. Çünkü ‘kazan-kazan’ üzerine bir sistem var. İş beğenmemezlik yapmayın, bir yerden başlayın ve yapacağınız işi çok iyi öğrenin.