Ekranların ve Sahnelerin Parlak yüzü: Tiyatrocu, Dizi Oyuncusu, Aktör…
Bülent Parlak

Tiyatrodan sinemaya, oyunlardan filmlere dizilere… Performansı ve bitimsiz enerjisi ile birçok projede yer alan Bülent Parlak Ordulu izleyicileri ile buluştu. Çoğu kişinin BKM Mutfağın Çok Güzel Hareketler Bunlar ekibinden tanıdığı Parlak ile sahneye koyduğu Bülent Bey’in Hikayesi oyunu öncesi kuliste keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bu sayıda konuğumuz; Çok Güzel Hareketler’in ilk ekibinden olan Bülent Parlak… Parlak, her ne kadar daha çok ÇGHB’dan tanınsa da birçok projeye imza atmış bir isim; sinema filmleri, dizi oyunculuğu, tiyatro gösterileri Parlak’ın filmografisinde geniş yer tutuyor. Parlak, Bülent Bey’in Hikayesi adlı oyunu için Ordu’daydı. Kendisi ile oyun öncesi röportaj, röportaj öncesinde ise Ordu turu yapma şansımız oldu. Evet, ekranlardaki kadar komik, eğlenceli biri Parlak… Kahkahalarla geçen gezimizin ardından sorularımızı yanıtladı; kendisine oyunculuğundan geleceğe dair hedeflerine kadar merak ettiğimiz birçok soruyu yönelttik. Kimi zaman ciddi kimi zaman kahkahalarla geçen ama çok keyifli olan söyleşimizden siz de keyif alacaksınız.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Oyunculuğa olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?

Herkesin bununla ilgili çok değişik hikayeleri var tabi. Ben de bununla ilgili karizmatik bir hikayem olsun isterdim ama ne yazık ki yok. İlkokulda bir tiyatro müsameresinde rol almıştım. Daha doğrusu, haylaz bir öğrenci olduğum için rol vermek istememişlerdi ama o rolü oynayacak kişi bulamayınca deneyelim diye bana verdiler. O gün bugün hep aklımda kalmıştı. Sonrasında üniversitede başka bir bölümde okurken o bölümü bırakıp 2002 yılında Haliç Üniversitesi Konservatuar Fakültesine girdim. O günden sonra oyunculuk hayatım başladı.

Bölüm değiştirmede kararınızı değiştiren ne oldu?

O hikayem de aslında çok karizmatik değil. Konservatuar aklımda hep vardı ama askerlik çağım da gelmişti. Askerlik için kamu yönetimine girdim, girmişken de bir yıl okuyup ikinci sınıfa geçtim. Baktım kamu yönetimi gidiyor; dedim ben bunu konservatuar ile taçlandırıp zirvede bırakayım. Ve o bölümü bıraktım.

Canlandıracağınız karakterlere nasıl çalışıyorsunuz? Bu süreç nasıl ilerliyor? Mesela Karadenizli bir karakteri canlandırdığınız “Aşk Laftan Anlamaz” dizisinde oldukça başarılı bir performansınız vardı…

Bir oyuncu nasıl hazırlanması gerekirse onun gibi hazırlanıyorum. Mesela o yazılmış olan karakteri analiz etmeye, sonra da onun bendeki karşılığını bulmaya çalışıyorum. İkisini harmanlayıp ortaya yazarın yazmış olduğu ve benim de üzerine yorumumu eklemiş olduğum bir karakter yapısı çıkartıp yönetmene sunuyorum. Yönetmen de kabul ederse oynuyorum. Karadeniz şivesi beni hiç zorlamadı. Ben İstanbul Kartal’da Karadenizlilerin çok olduğu bir mahallede büyüdüm. Arkadaşlarımın çoğu Karadenizliydi. O nedenle aksana biraz hakimdim.

Peki BKM, “Çok Güzel Hareketler Bunlar” ekibine dahil olma hikayeniz nasıl başladı?

Konservatuar 3. sınıfta okurken her konservatuar öğrencisi gibi bir gelecek kaygısı yaşıyordum; ne olacak, ne yapacağım, nasıl oyunculuk yapacağım diye… Birkaç yer vardı oralara CV bıraktım. Aslında olmak istediğim yerlerden biri de Beşiktaş Kültür Merkeziydi. Tamamen tesadüf sonucu onlar da BKM Mutfak diye bir oluşuma gidiyorlardı. Öğrencilerini de kendilerine bırakılan ilk CV’lerden seçiyorlarmış. İlk seçilen 40 kişi arasında ben de vardım. Oranın ilk öğrencilerinden biriyim. Konservatuar okurken 3. sınıfta iki yerden eğitim almış oldum. O 2 yıl biraz zor geçti, yani mezun olana kadar iki tarafta da okudum diyebilirim.

ÇGHB reytingleri hep çok iyi olan bir yapım oldu? Sizce bu kadar çok sevilmesinin nedeni ne?

Her dönem toplumda insanların gülme ihtiyacını karşılayan belli yapılar oldu. Bu zamanında Deve Kuşu Kabare, Olacak O Kadar, Bir Demet Tiyatro oldu; birçok yapım insanların moral motivasyonunu yükselterek onları düşünmeye, düşünürken güldürmeye sevk eden projelerdi bunlar. Bütün dünya ülkelerinde de böyledir, insanları mutlu eden heyecanlandıran projelerdir. Bunun o dönemki karşılığı da “Çok Güzel Hareketler Bunlar” oldu. Temeli çok sağlam, iyi çalışılmış bir projeydi açıkçası. Çünkü biz daha öncesinde televizyona çıkmadan 3 yıldır bir komedi kulüpte zaten sahne alıyorduk.  Orada bizi izleyen seyirci kitlesi vardı. O anlamda kendi çapında popüler bir işti. Orada ayakları yere basan sağlam bir proje olmasıyla beraber televizyona taşındı. Tabi ki televizyondaki dinamikler başka. Olacak mı olmayacak mı, bir sürü soru vardı kafamızda. Ben bunu her yerde söylüyorum; ben, “biz bunu televizyonda yapamayız, olmaz” demiştim. Çünkü bu çok zor bir işti; her hafta 8 skeç çıkarmamız gerekiyordu. Bunu yapabileceğimize inancımız pek yoktu.

Hakkını teslim etmek gerekir bir tek Yılmaz Erdoğan’ın yapabileceğimize inancı vardı ve bizi sahaya attı. “Çıkın, yapacaksınız” dedi; çıktık ve yaptık.

ÇGHB ekibi ile ekrana yansıyan çok güzel bir uyumunuz vardı, sonrasında devamı sinema ile geldi. Unutamadığınız, aklınıza geldikçe sizi güldüren bir anınız/sahneniz var mı?

O kadar çok ki, hangisini sayayım. Ama Murat Eken buradayken söyleyeyim biz Murat’la bir skeçte “Ağustos Böceği ve Karınca” oynamıştık; orada çok gülüp eğlenmiştik. Üzerinden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen hala ara ara açıp izleriz.

Dizi ya da film çekimleri için o sürece dair, “Çekimler sırasında çok eğlendik” ya da “Sette kardeş gibiydik” cümleleri kurulur. Bunlar gerçekten doğru. Biz de ÇGHB’ın çekimlerinde eğleniyorduk ama arka taraf çok daha fazla eğlenceli geçiyordu. Turnelerde, turne otobüslerinde – ki zaten beraber yaşıyorduk… Eve gitmeye vaktimiz olmuyor, ailelerimizle görüşemez olmuştuk; o kadar tempolu, yoğun ve eğlenceli bir işti. Kamera arkası bu kadar eğlenceli olunca sahneye de yansıması oluyordu tabi.

2017’de Bal Porsuk Tiyatrosu’nu kurdunuz. Neden bir tiyatro kurma ihtiyacı hissettiniz? Ve ismi nereden geliyor?

Bir tiyatrom olsun hayalini içinde yaşatan birisiydim; kendi sözümüzü söyleyebileceğimiz, kendi oyunlarımızın sergilendiği bir tiyatromuz olsun derdindeydim. Aslında bu bizim hepimizin, çevremizde bulunan arkadaşlarımızın tiyatrosu; ben sadece buna önderlik etmiş gibi oldum.

ÇGH’den ayrıldıktan sonra, organik olarak olmasa da hala orası ile bağlarımız devam ediyor. Ama yeniden yeni bir dil, yeni bir üslup çağa uygun yeni bir anlayışla devam edebilir miyiz diye düşünürken “Bülent Bey’in Hikayesi” adlı oyun projesi aklımıza geldi.

Uğraş Güneş arkadaşımız yazdı, Çok Güzel Hareketler Bunlardaki Murat Eken arkadaşımız yönetti. Ve biz 4 senedir bu oyunu oynuyoruz. Şimdi yeni projelere hazırlanıyoruz. Umarım bu çizdiğimiz yolda devam edebiliriz. İsmin neden Bal Porsuğu olduğuna gelince; bal porsuğu korku hormonu olmayan tek hayvan ve hikayesi olan bir hayvan. Ben hayvanlara çok düşkün biriyim, ama böyle hikayesi olan daha doğrusu metafor anlamıyla ona yüklenen bir duygusu olan hayvanlara ilgim daha da fazla. Bal porsuğu, yaşadığı ormanlık arazilerde veya nerede yaşam buluyorsa, kendisinden güçlü bir hayvan tarafından av yapılacağı kaygısı taşımayan ve kendisinden güçlü bir hayvan karşısında hiç gözünü kırpmadan ona, kendini ve ailesini korumak için saldırabilen tek hayvandır. Yani kendi çevresi, kendi kuralları, kendi yaşamı ve özgürlük bilinci olan bir hayvan; tabi bu bir metafor. Buradan bakıldığı zaman ona insanlar tarafından yüklenmiş bir metafor doğru ama dışardan baktığınızda gördüğünüz şeyler de bu metafora çok yakın. Vahşi arıların ballarıyla beslenen bir kobra yılanına hiç gözünü kırpmadan saldıran, aslanlara tereddüt etmeden kafa tutan bir hayvan bal porsuğu…

Bal porsuğu dünyada ilerici, devrimci, demokrat birçok yapının simgesi olarak kullanıldı. Ben de bir gün tiyatro kurarsam bu simgeyi acaba tiyatroya verebilir miyim, diye düşünmüştüm. Dünyada da hiçbir tiyatro grubu adını almamış, bu hayali gerçekleştirmiş olduk.

Biraz Bülent Bey’in Hikayesi oyunundan bahsedelim. Oyunun yönetmeni de ÇGHB ekibinden Murat Eken. Nasıl hayata geçti oyun? İçerisinde dijital sahne ve oyuncuların yer aldığı bölümler de var…

Bu bizim bulduğumuz bir fikir değildi. Avrupa’da Amerika’da ve birçok ülkede denenmiş yapılagelmiş bir yöntem. Evet, tiyatro ilk anlamıyla aklımıza geldiği şekliyle; sahne üzerinde ya da boşlukta sergilenen bir sanat dalı. Ama tiyatro günümüzün birçok aygıtıyla da kendisine eş bulabilir ve onunla beraber hemhal olup yoluna devam edebilir. Günümüz dijital çağı ile tiyatronun kendi dokusuna uygun, sindirilmiş bir şekilde beraberliği bizim için her zaman pozitif bir anlam taşır. O nedenle biz sahnede teknolojinin her yapısını, gücümüz yettiğince kullanma taraftarıyız. Bu oyunda da dijital yönde bize çok destek sağladı ve kullandık. Ama bir sonraki oyunumuzda belki hiç kullanmayız. Bambaşka bir şey de kullanabiliriz. Belki bir hologram bile kullanılabilir sahnede, yeter ki tiyatronun dokusuyla uyum sağlayabilsin.

Sinema, dizi ve tiyatro… Bu üçlü arasında size en çok keyif veren hangisi acaba?

Konservatuar mezunu olduğum için tiyatro göz bebeğim ama bu demek değildir ki diğer mecralarda yapmış olduğum işler, oyunculuk ondan eksik ya da fazla… Aslında burada bir kıyas yapılması çok mümkün değil. Çok klişe olacak ama hepsi benim evlatlarım gibi J Galiba buna yakın bir cevabı var. Sinema başka bir şey, dizi başka, tiyatro bambaşka… Her ne kadar kamera önü oyunculuğu ya da sahne oyunculuğu diye ikiye ayırırsak da oyunculuk teknikleri açısından benzerlik gösteriyor; ancak farklı tekniklere de sahip. İkisini de yapmaya gayret ediyorum ama sahne her zaman en çok mutlu olduğum yerdir.

Sıkı bir Beşiktaş taraftarısınız… Beşiktaş ile ilgili bir proje var mı?

Beşiktaş’la ilgili birçok proje geliyor. Hatta daha yeni bir proje geldi. Böyle bir projede yer alır mıyım almaz mıyım bilmiyorum. Beşiktaşlılık benim için çok önemli. Taraftarlık duygusu bir yaşam biçimi ve bir kimliğe bürünüyor yıllar geçince; sizin sosyal kimliklerinizden bir tanesi oluyor. Beşiktaş’ın bize bahşettiği o sosyal kimliğin altını dolduran duygularını yansıtacak bir proje olduğunda neden olmasın, tabi ki olur. Ama günümüzde, bizim Beşiktaşlı olma sebebimizin gerçekliğini oluşturan o duyguları yansıtacak bir projenin yapılabileceğini zor görüyorum.

Taraftarlık duygusu bir yaşam biçimi ve bir kimliğe bürünüyor yıllar geçince; sizin sosyal kimliklerinizden bir tanesi oluyor.

Son olarak önümüzdeki döneme dair planlar neler? Yeni projeler var mı?

Evet var. Dijital platformlara bir dizi yazdım. Onunla ilgili görüşmeler devam ediyor. Yazdığım sinema filmleri var, bununla ilgili çalışmalarım da devam ediyor; başarabilirsem, yapabilirsem mutlu olurum. Bunun için de ısrarlı bir biçimde devam ediyorum ama hayat ne gösterecek bilmiyorum. Onun dışında tiyatroda bu sene yeni bir oyun daha çıkarmayı planlıyoruz. Hatta oyunu bitirdik, yazdık. Bir oyun daha var ama onun akıbeti yazın belli olacak. Tiyatroya devam edeceğiz tabii ki.